derin ünlüler
 
  Ana Sayfa
  İletişim
  Ziyaretşi defteri
  Forum
  Galeri
  Sedat Peker
  Kürşat Yılmaz
  Sedat Şahin
  Dündar Kılıç
  => Dündar Kılıç'ın, Alaattin Çakıcı için söyledikleri:
  Ergenekon ve İslamcılarla-liberallerin TSK'ya karşı strateji belirleme toplantısı!
  veli küçük
  MEHMET EYMÜR
Dündar Kılıç
Gençlik Günleri
 

1935 Yılında , Trabzon’un Sürmene ilçesinin Baştımar köyünde dünyaya geldi. Baba İshak bey, eşi Fatma hanım ve oğulları Dündar ve Yahya’yı da alarak geçim sıkıntısından dolayı 1942 yılında Ankara’ya göç etti. Baba İshak, Ankara’da Demirlibahçe Halk Fırını’nı kurdu. Karaborsa günlerinin yaşandığı bu dönemde, İshak bey garibanlara bedava ekmek dağıtırdı. Bu davranışı kendine hayat felsefesi edinen Dündar Kılıç, böylelikle garibanlara yardımla tanıştı. 1944 yılında Asiye, 1946 yılında Celile, 1948 yılında Kısmet, 1951 yılında da İbrahim dünyaya geldi ve Ankara’ya geldiklerinde 4 kişi olan aile mevcudu böylelikle 8 ‘e yükseldi. Dündar Kılıç’ın tahsil hayatı uzun sürmedi ve ortaokuldan sonra sona erdi. Kabadayı olabilmek için büyük bir heves taşıyan küçük Dündar, 10 yaşından itibaren ailesinden gizleyerek sürmene bıçağı taşımaya başladı. 14 yaşında bu bıçağı polislere yakalattı ve ilk sabıka kaydını almış oldu. 17 yaşına geldiğinde Deli Mehmet’in meyhanesinde Kabarit Cemal’i dövdü, olay polise yansımadı ama dikkatlerin Dündar Kılıç’ın üzerine toplanmasına neden oldu. 18 yaşına geldiğinde ise, Cebeci’de Ankara Boks Şampiyonu Boksör Erci’yi bıçaklayarak ilk defa cezaeviyle tanıştı. Bu olaydan dolayı Ankara Ulucanlar Merkez Cezaevi’nde dört buçuk ay hapis yattı. Tahliye olduktan sonra, cezaevinde edindiği akranı dostlarıyla beraber kumarhanelerden ve bitirimhanelerden haraç almaya başladı. Zamanla, kendine ait bir kahvehane yani kumarhane açmayı başardı. Bir gece, Dündar Kılıç’ın kumarhanesini hasımları bastı, Dündar Kılıç 3 kişiyi yaraladı ve baskını geri püskürttü.

 

İlk İstanbul Denemesi

 

Bu dönemlerde Kılıç, sık sık İstanbul’a gitmekteydi. Bu seferlerin birinde iş bağlantısı yaptı. Yandan çarklı vapurlardan iki tanesinin çay ocağının işletmesini aldı. Ancak, bir yıl sonra Oflu Avni’yi yaraladı. Artık İstanbul onun için güvensizdi ve Kürt İdris’in yardımıyla 1956 yılında Ankara’ya geri dönmek zorunda kaldı. Ankara’da tekrar kumar işlerine girdi. Artık askerlik çağı gelmişti ama tüberküloz raporuyla tecil ettirdi. Daha sonraki yıllarda Sürmene askerlik şubesi onu aradı ama bulamadı.1983 yılında Kasımpaşa Askeri Hastanesi ’nden 1 yıl daha tecil aldı. 1984 yılında girdiği askeri hapishaneden tahliye olduğunda ise artık askerlik yapacak sağlık durumunda değildi.

 

Kürt Cemali’nin Öldürülmesi

 

Ustalarından Kabadayı Mehmet’in karşı grubundan Ahmet Gürcan’ı bıçaklayınca tekrar hapse geri döndü. İlk olarak Ankara Merkez Cezaevi’ne, cezası kesinleşince de Ayaş cezaevine nakledildi. 27 Mayıs 1960 ihtilali sonrası 18 Kasım tarihli afla tahliye oldu. 1961 yılında ilk çocuğu Hülya dünyaya geldi. Hülya’nın annesi Ayşe Söylemezoğlu Samsunlu bir tüccarın kızıydı. 3 Nisan 1961 yılında Ankara’da, Dündar Kılıç’ın kumarhanesinde Kürt Cemali’nin öldürülmesi olayıyla bir anda hayatı değişti. Her ne kadar kendisi bu cinayeti kabul etmese de bu olayın faili olarak Ankara Ulucanlar cezaevine girdi. Ancak mahkeme durumu meşru müdafaa olarak değerlendirir ve Kılıç beraat etti ama Yozgatlı Şahin’i yaralama suçunda 3 yıl hüküm giydi. 1963 affından yararlanarak tahliye oldu. Artık Ankara’da Kılıç için zor günler başlamıştı. Öldürülen Kürt Cemali’nin aşiret üyeleri, Dündar Kılıç’a rahat vermiyorlardı. Bu durumdan yararlanan ve kendilerine Bentderesi Çocukları diyen bir grup, Dündar Kılıç’ın Samanpazarı’nda yeni açtığı kumarhaneyi bastılar. Kılıç ve arkadaşı İbrahim Kan silahla bu saldırıyı püskürttüler. Mahkeme bu iki silahşör arkadaşı suçsuz buldu ama artık Dündar Kılıç’ın da Ankara’da kalamayacağı belli olmuştu.

 

İstanbul’da Yeni Yaşam

 

Ankara’dan çıkma kararı alan Dündar Kılıç’a hemşerisi Laz Rahmi, o dönem İstanbul’un yer altı dünyasının en söz sahibi kişisi olan Oflu Hasan’a (Hasan Cevahir) verilmek üzere bir mektup verdi. Mektupta Laz Rahmi, Oflu Hasan’dan Dündar Kılıç’a sahip çıkmasını istemekteydi. İstanbul Hasköy’de bir ev tuttu ve çok samimi olmadığı Kürt İdris’le (İdris Özbir) ortak Şöhretler Kulübü adında Beyoğlu’nda bir kumarhane açtı.  Ankara’daki olaylar İstanbul’da da Dündar Kılıç’ın peşini bırakmadı. 1964-1967 yılları arasında, birer yıl arayla 3 kez silahlı saldırıya uğradı. 3 pusudan da kurtulmayı başaran Kılıç, bu saldırılarda 1 kişiyi öldürdü 3 kişiyi yaraladı. 3 saldırının sadece birinde yara aldı. Akciğerine isabet eden kurşunu ömür boyu orada taşıdı. Bir süre cezaevinde kaldı ve tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi. 3 pusudan da kurtularak ve artık ‘leş’ sahibi olarak İstanbul’da nam yaptı. Beyoğlu’nda kendi hesabına küçük bir kahvehane açtı. Daha sonra burayı kapatıp, Balo sokaktaki Büyük Lokal’e geçti. Kürt İdris’le ortak olduğu Şöhretler Kulübünde Yılmaz Güney’le dost oldular. O günlerde Ankara’dan güzel bir haber geldi. 12 Ekim 1965’de ikinci kez baba oldu ve kızının adını Uğur koydu. 14 Nisan 1966’da Tarlabaşı çatışmasından meşru müdafaa gerekçesiyle beraat etti, bu kararın sevinciyle İstanbul Adliyesi’nden çıkarken tekrar silahlı saldırıya uğradı. Saldırgan silahını ateşleyemeden, Kılıç’ın silahı patladı ve saldırganı yaraladı. Tekrar cezaevine girdi ve 3 Ağustos 1966 yılında çıkan af kanunuyla beraber tahliye oldu. 17 Ocak 1967 yılında eşiyle beraber gittiği Lale sinemasında pusuya düşürüldü ama silahşörlüğüyle bu pusudan da yaralanmadan kurtulmayı bildi.  

 

İstanbul’a Yeni Baba

 

Kürt İdris’le Beyoğlu’nda ortak işlettikleri Şöhretler kulübünün yanında bulunan altı katlı binayı satın aldı ve burayı Cem Kıraathanesi yaptı. Artık İstanbul’da da yeterince tutunan Kılıç, İstanbul’a geldiğinin dördüncü yılında tüm ailesini Ankara’da İsatnbul’a taşıdı. Evli olmasına rağmen, ikinci eş olarak aldığı Ümit Alpçer’den 18 Ocak 1969 ‘da bir oğlu oldu. İlk oğluna Kılıç Cenk adını verdiğinde kendisi yine Toptaşı cezaevinde tutukluydu. Dündar Kılıç çok sık cezaevine girip çıkıyordu. 1969-1971 yılları arasında 9 kere hapse düştü. 6 Mayıs 1971 de Ümit hanımdan dördüncü çocuğu ve ikinci çocuğu olan Ergun dünyaya geldi. 12 Mart muhtırasıyla beraber geçilen sıkıyönetim günlerinde Dündar Kılıç silah yakalattı ve Kartal Maltepe Askeri Cezaevi’ne girdi. Burada devrimci siyasi mahkümlarla beraber aynı koğuşta kaldı. Devrimcilerle iyi ilişkiler kurdu, onların fikirlerine hak verir duruma geldi. Mahir Çayan’ın bu cezaevine nakliyle birlikte, 29 Kasım 1971 yılında Altındağ Cezaevine, oradan da Davutpaşa’ya nakledildi. Mayıs 1971’den, Ocak 1972’ye kadar birkaç cezaevi gezen kılıç son olarak Toptaşı cezaevine geldi ve birkaç ay sonra da tahliye oldu. Ancak tekrar silah yakalattı, bu sefer Sağmalcılar Cezaevine girdi ve kısa süre sonra tahliye oldu. 1972’de beşinci çocuğu olan Fatma dünyaya geldi. O günlerde İstanbul’un en güçlü ismi Oflu Hasan Cevahiroğlu öldü. Onun tahtına yakıştırılan en güçlü adaylardan birsi Dündar Kılıç oldu. İstanbul’a geleli 8 yıl olmuştu ama artık en büyük olma hayaline iyice yaklaşmıştı. Zamanla Cem İnşaat, Cem Filmcilik, Cem Maden ve Cem Reklamcılık isimli dört şirket kurdu. Cem Filmcilik yaklaşık 50 tane film çekti. ‘The Godfather 2’ filminin Türkiye dağıtımını yaptı. Cem Reklamcılık o günlerde gazetelerde en çok yer alan gazino reklamlarıyla güçlendi. Şirketlerinin adını Cem koyma sebebi ise hayranı olduğu Cem Sultan’da dolayıydı.1973 yılında Bayrampaşa cezaevinde yatarken 1974 affıyla tahliye oldu.  26 Aralık 1974’de babası İshak bey vefat etti.

 

Yerleşik Hayat

 

1973 yılında yapılan ve babalar operasyonu adı verilen operasyondan Dündar Kılıç zarar görmedi. Devlet kademesinden kişilerle ilişkiler kurmaya başladı. Hilton Oteli’ni kendisine mekan edindi. Önemli dostlarını oraya davet ediyor, uzaktan gelen misafirlerini orada ağırlıyordu. O günlerde eski Mit’çileri himayesine almaya başlamıştı. Şöhretler kulübünden dolayı dost olduğu Yılmaz Güney’le de artık çok iyi bir dostluk kurmuştu. Kumar batağına saplanan Güney’in bir kumarhaneye olan borcundan onu kurtarmış, yine Güney’in Yumurtalık Hakimi Sefa Mutlu’nun ölümüne sebebiyet vermesiyle başlayan cezaevi günlerinde ona destek olmuştu. Dündar Kılıç, Hilton günlerinde bir arkadaşı aracılığıyla tanıştığı Çanakkale’li Ayten Tekalp ile evlenerek, yerleşik hayat düzenine geçti. Bu onun yaşamında yeni bir sayfaydı. Çünkü ilk defa yerleşik bir aile hayatına 40 yaşında geçmeyi başardı. Bu yaşam değişikliği onun hayatında da değişiklikler gerçekleştirdi. Akrabalarıyla, aile fertleriyle sık sık görüşmeye başladı. Fırsat buldukça okuyor, okuduklarını tahlil ediyordu.

 

Son Defa Sivil Cezaevi

 

Dündar Kılıç 1976 yılında,Son Havadis Gazetesi’nin bir yazarının ayağından vurulması nedeniyle tekrar cezaevine girdi.  Ama bu onun son sivil cezaevi günleriydi. Bundan sonra artık akrabası Doktor Sevim Devrim ve hemşerisi Profesör Kaya Çilingiroğlu’nun verdiği raporlar sayesinde bir daha cezaevine girmeyecekti. Zaten 1984 yılındaki Mit sorgusunda da Dündar Kılıç’a son 7 yıl hiçbir cezasının infaz edilmeyişinin hesabı sorulacaktı. Sağmalcılar, Paşakapısı cezaevlerinde istenmeyen Dündar Kılıç son olarak Toptaşı Cezaevi ‘ne getirildi.

 

 

İşadamı Dündar Kılıç

 

12 Eylül 1980 askeri darbesiyle tekrar babalar operasyonu gerçekleştirildi ama Dündar Kılıç bu operasyondan da zarar görmeden kurtulmayı bildi. Kılıç’ın ticari hayatı oldukça iyi gidiyordu. Cem Reklam gazino ilanlarının yanı sıra çeşitli bakerlerin ve bilhassa aynı köylü olduğu Banker Kastelli ’nin ilanlarını da almaya başlamıştı. Bunun yanına bir de kaset ve plak ilanlarını da eklemişti. Reklam işleri büyüyünce ikinci bir ajans olarak Artı Ajans’ı kurdu. Hürriyet Gazetesine verdiği ilanları alıp, hemşehrisi Mehmet Ali Yılmaz’ın sahibi olduğu Güneş Gazetesine verdi.  Daha sonrada Mehmet Ali Yılmaz ile ortak Şan Boya adındaki bir fabrika kurdular. Bu fabrikada karayolları için trafik işaretlerinin çizildiği dayanıklı boyalar üretiyorlardı. Cem Film ve İnşaat Malzemeleri ile Seren Madencilik adını almış olan kömür madenlerindeki işleri de iyi gidiyordu. ‘Cem Su’ isimli bir firma kurmuş ve başına emniyetten emekli birisini getirmişti. Su şirketi gazinolara ve lokantalara su dağıtıyordu. Kumarhane işlerini bırakan Dündar Kılıç 1980’de Nişantaşı Vali Konağı Caddesi’nde bir bezik ve bilardo salonu açmıştı. 1984’te tutuklandığında boş bırakılan yer daha sonra 1988 yılında Mazda otomobillerinin bayiliğini yapan bir oto galerisi haline getirildi.

 

Dündar Kılıç’ın uzun vadeli işlerinden biri de Kurtuluş son durakta olduğu için yakınlarının ‘Kurtuluş’ dedikleri büyük bir mekandı.  Çeşitli işlerden sonra bu mekanı 1988 yılında hapisten çıktıktan sonra ’Şan Market’ adıyla süpermarket haline getirdi. Dündar Kılıç bu mekanlarda genellikle insanların dertlerini dinliyor, ihtiyaç sahiplerine para ve kömür veriyordu. Cem Reklam’ın bürosunda esas olarak ticari işler ve zenginden alma işleri yürütülüyordu. Bilardonun ve Kurtuluş’un bir bölümü ise racon kesme ve fakire dağıtma işlerine ayrılmıştı. Uğur Kılıç, 1981 yılında, 16 yaşındayken Adana’lı kulüp sahiplerinden İhsan Özbizerdik’in oğlu Uğur ile evlendi.

 

Askeri müdahalelerle birlikte, Dündar Kılıç ve alemin diğer üyeleri sık sık merkeze alınıyorlardı. 1982 yılı Ocak ayında tekrar gerçekleştirilen bir operasyonda Dündar Kılıç ortağı Kürt İdris’le beraber Selimiye Kışlası’na, oradan da Kabakoz’a götürüldüler. Bu iki ortak 3 ay sonra tahliye edildiler. Bu tahliye de İstanbul Emniyeti ve MİT İstanbul Bölge Başkanlığı çaba sarfetmişti. Dündar Kılıç’ın bu dönemlerde, Tuzla Tersanesi ihalesine etki ederek, büyük firmaların arasından Mehmet Ali Yılmaz’ın şirketinin ihaleyi almasını sağladığı iddia edildi. 1984 ‘de tutuklandığında, bu işin içinde ENKA nın parmağı olduğunu söyledi.

 

O dönemlerde Mit muhbiri olan Tarık Ümit, Dündar Kılıç’ın kulübünün ortağı ve yöneticisi oldu. Ancak Kılıç, Ümit’in muhbir olduğunu bilmiyordu. Bu dönemde Maksim gazinosu sahibi Fahrettin Aslan ile sızan haberlerden dolayı arası açıldı.

 

Mehmet Eymür – Atilla Aytek – Korkut Eken

 

Mit’in yeni kurulan Kaçakçılık Şubesi’nin çiçeği burnunda başkanı Mehmet Eymür, yeraltı dünyasının ünlü isimlerinden Dündar Kılıç, Behçet Cantürk, Abuzer Uğurlu’yu Mit’te sorgulamak için Genelkurmak Başkanlığı’ndan izin aldı. 29 Şubat 1984 gecesi, Karagümrüklü arkadaşı Nedim Küçükcan’ın evinden alınıp bir arabaya bindirildi, gözleri bağlanarak Ankara’ya doğru yola çıkarıldı ve Gölbaşı’ndaki Ordu İstihbarat Okulu’na getirildi. Aynı gece Kılıç’ın evine ve Uğur Kılıç’ın evine polis baskın yaptı. O dönemde ikinci çocuğuna hamile olan Uğur Kılıç şok geçirdi. Uğur ve Dündar Kılıç, ömürleri boyunca özürlü olarak dünyaya gelen Uğurnaz Gülistan’ın bu durumunu o geceki ani baskına ve bu baskını yapan polislere bağlamışlardır.

Bu operasyon Atilla Aytek’in bulunduğu Emniyet Kaçakçılık Şubesi ile Mehmet Eymür’ün bulunduğu Mit Kaçakçılık Şubesi tarafından ortaklaşa düzenlenmişti. Dündar Kılıç burada 67 gün sorgulandı. Onu sorgulayanlar arasında Mehmet Eymür, Atilla Aytek ve Korkut Eken vardı. Dündar Kılıç kendisiyle yapılan röportajlarda, bu 67 günlük sorgu döneminde sürekli ve çok ağır işkence gördüğünü iddia etti.

 

Askeri Cezaevi

 

Sorgusu tamamlandığında 1984 yılının Mayıs ayında Mamak Askeri Cezaevi’ne götürüldü. Toplamda Kılıç’a 7 dava açıldı ve 7 kez idamı istendi. Dündar Kılıç Mamak Askeri Cezaevi’nde tek kişilik hücrede tutuldu. 19 Mart 1986 ‘da infaz kanunundaki değişiklikler sebebiyle Mamak’taki B Bloktaki koğuşlardan birine götürüldü. Avukat Burhan Apaydın yaptığı savunmalarla, 7 tane olan idam dosyasını 1 e indirdi. Sıkıyönetimin kalkmasının hemen ardından 4 No ’lu Askeri Mahkeme lağvedildi ve bu mahkemede görülen davalar Diyarbakır Sıkıyönetim Askeri Mahkemesine devredildi. Bu mahkemede davası görülen tutuklular da Diyarbakır Askeri Cezaevi’ne gönderildi. Dündar Kılıç ile Behçet Cantürk 40 kişilik E Blok 33’ncü koğuşa kondular. Cantürk ve Kılıç eski düşmanlıklarını burada yitirerek dost oldular.

Avukat Burhan Apaydın, 30 Temmuz 1987 tarihli duruşmada, tek dosyaya indirgenen suçlamalara karşılık 21 sayfalık bir savunma vererek, bu suçlamaların hukuki dayanağı olmadığını ispat etmeye çalıştı. 1989 yılı Temmuz ayı sonlarında Dündar Kılıç gözünde kanser olduğu nedeniyle İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Onkoloji Bölümü’ne yatırıldı. Bu esnada Diyarbakır’da davası halen görülüyordu. Avukat Burhan Apaydın’ın gayretleriyle 3 Ocak 1989 tarihinde delil yetersizliği sebebiyle Kılıç beraat etti ve tutuklu olduğu son davada da tahliyesine karar verildi. Dündar Kılıç’ın bu cezaevi serüveni tam 4 yıl 11 ay 3 gün sürmüştü.

 

Ekonomik Sıkıntı

 

Dündar Kılıç, cezaevinden çıktıktan sonra kendini şirketlerine adadı. Çünkü bozulan ülke ekonomisi, Kılıç'ın şirketlerinde de işlerin kötü gitmesine sebep olmuştu.O dönemde sekiz şirketi bulunmaktaydı: Nora Ses ve Görüntü Bant Sanayi, AFB Bilgisayar Kağıt Üretim Sanayi,Şan Boya, Cem Reklamcılık, Ajans Art Reklam, İnmar A.Ş.Seren Madencilik ve Şan Pazarlama A.Ş.

 

Alaattin Çakıcı

 

Alaattin Çakıcı’nın Dündar Kılıç’la yıldızı hiç barışmadı. 12 Eylül de yapılan babalar operasyonuyla ağır darbe alan Dündar Kılıç, cezaevinden çıktıktan sonra Çakıcı’yla çekişmeye başladı. Gerginlik gitgide tırmandı ve 1987 yılında Çakıcı, Ankara Dedeman Oteli’ndeKılıç’ın iki adamını vurdu. Garip bir rastlantı ise bu olay sırasında Mehmet Eymür ve Yardımcısı Korkut Eken’in bu esnada otelin karşısındaki işkembecide oturuyor olmalarıydı.

 

Çakıcı bu olaydan birkaç ay önce Mit’le ilişki kurmuş ve eleman olarak çalışmaya başlamıştı. Hızla kendine özel bir yer edinen Çakıcı, Mehmet Eymür ve Yavuz Ataç ile de dost oldu. 1989 Yılında Ankara Emniyet Müdürü Mehmet Ağar’ın çağrısıyla Çakıcı, teslim oldu.

 

Dündar Kılıç, ekonomik durumunu düzeltmeye çalıştığı dönemde, yeni mafya babası denilen Alaattin Çakıcı da hapisten yeni çıkmıştı ve çıkar çıkmaz da Dündar Kılıç’a meydan okumaya başlamıştı. 1991 Yılında Dündar Kılıç, kızı Uğur’un evli olamsına rağmen Alaattin Çakıcı ile ilişki içinde olduğunu öğrendi. Çakıcı’ya dolaylı olarak ‘ya ölecek yada alacak’ haberini gönderdi. Çakıcı’nın avukatı İspanya’da tutuklu bulunan Uğur’un eşinden vekalet alarak, evliliği bitirdiler. 20 Mayıs 1991 yılında Trabzon’da Uğur Kılıç ile Alaattin Çakıcı sade bir merasimle evlendiler ama Dündar Kılıç’ın Uğur Kılıç’a ve Alaattin Çakıcı’ya öfkesi hiç dinmedi.

 

Uğur Kılıç ile Alaattin Çakıcı evlendiklerinde; Uğur Kılıç’ın eski eşinden bir oğlu bir kızı; Alaattin Çakıcı’nın ise ilk evliliğinden iki kızı bir oğlu vardı ve bu yeni evlilikten çocukları olmayacaktı.

 

Dündar Kılıç, rahatsız olan sağ gözünün tedavisi için 1991 yılının Eylül ayında Almanya’ya gitti ve 1992 yılında Türkiye’ye geri döndü. 10 Ocak 1992 tarihinde ‘Kırmızı Koltuk’ programına katıldı.

 

Uğur Kılıç

 

 

Ahmet Özal’ın Star Televizyonunu Uzanlara kaptırmasından sonra, Kanal 6 Televizyonunu kurmuş, ama ekonomik sıkıntıya düşmüştü. Zeynep Özal, abisinin durumuna çok üzülmüş ve abisinin Bankexpres’e olan borcunun ertelenmesi için Uğur Çakıcı’dan yardım istedi. Uğur Çakıcı durumu kocası Alaattin Çakıcı’ya iletti ve Çakıcı’nın iki adamı Bankexpres’in avukatı Aykut Özoran’ın yazıhanesine gittiler. Bu gelişmeler sonucunda taraflar bir araya geldiler ve borç yapılandırıldı. Semra Özal bu olayın perde arkasındaki kişinin Dündar Kılıç olduğunu sanarak ona bir teşekkür telefonu açtı. Uğur Kılıç 4 Şubat 1994’te Nokta Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ayşe Önal’a ateş etmiş, bu olayı kınayan bir yazı yazan Hıncal Uluç ‘da Alaattin Çakıcı’nın adamları tarafından ayağından vurulmuştu. Dündar Kılıç bu gelişmelerden her ne kadar rahatsız olsa da Kanal 6 olayındaki kızının becerisinden dolayı gururlanmıştı. Uğur Kılıç da alemde Hanımağa olmayı kafaya koymuştu.

 

Civangate

 

Batık mütaahhit Selim Edes, Turgut Özal tarafından Amerika’dan getirilerek, Emlak Bankası Genel Müdürlüğü’ne atanan Engin Civan’a, bir arsa konusu için 5 milyon dolar rüşvet vermişti. Ancak Engin Civan, bu konuyu çözümlemeden görevinden ayrılmıştı. Selim Edes verdiği bu rüşveti, Civan’dan faiziyle birlikte 8 milyon dolar olarak tahsil etmek istiyordu. Bu dönemde eğer bu parayı tahsil ettirebilirlerse, ekonomik sıkıntıda olan Ahmet Özal’ın vergi borçlarına yardımcı olacağını, onu bu borçlardan dolayı hapiste yatmasını engelleyeceğini vaat ederek Semra Özal’dan yardım istedi. Oğlunun bu durumdan kurtulmasını isteyen Semra Özal’da Uğur Çakıcı’dan yardım istedi. Uğur Çakıcı ise bu durumu eşi Alaattin Çakıcı ve babası Dündar Kılıç’a iletti, ancak babasına Alaattin Çakıcı’ya da bu işi anlattığını söylemedi. Alaattin Çakıcı ilk olarak Civan’ı aradı ve bu parayı ödemesini söyledi. Ancak Engin Civan böyle bir para almadığını söyledi. Ancak Çakıcı’nın ısrarlarıyla aynı gün akşam Civan ve Çakıcı’nın adamları Mövenpick Otel’de buluştular, bir sonuç alamadılar ve Londra’da ikinci bir toplantı organize ettiler.

 

Alaattin Çakıcı’nın bu girişimlerinden haberdar olmayan Dündar Kılıç ise, tarafları yazlığına davet etti. Bu toplantıla Selim Edes ve Engin Civan birbirlerine hakaret ederek, tartıştılar. Dündar Kılıç, bu işin bir komplo olduğunu, bu durumun zaten irdelenerek kilitlendiğini fark etti ve tarafları yazlığından kovdu. O sırada Uğur Çakıcı’ya, Alaattin Çakıcı tarafından verilen korumalar olarak davranan Tevfik Ağansoy ve Haluk Uçar; aslında Alaattin Çakıcı tarafından, eğer anlaşma sağlanmazsa Engin Civan’ı vurmaları için oraya gönderilmişti. Anlaşma sağlanamayınca, telefondan vurun emri geldi. Dündar Kılıç, bu durumdan şüphelendi ve taraflar yazlıktan uzaklaşana kadar bu iki kişiyi yazlığından göndermedi.  Aynı gün Dündar Kılıç, televizyondan Engin Civan’ın Mecidiyeköy’de vurulduğunu öğrendi. Ortalık karışmıştı. Daha sonraki günlerde tetikçi Davut Yıldız tabancasıyla beraber yakalndı ve bu olayı Çakıcı’nın emriyle yaptığını açıkladı. Dündar Kılıç rahatlamıştı ve 23 Eylül akşamı teslim oldu. 26 Eylül günü çıkarıldığı savcılıkta, kendisinden ricada bulunan hatırlı kişinin Semra Özal olduğunu açıkladı. 27 Eylül’de Şişli Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi Dündar Kılıç’ı tutuksuz yargılamak üzere serbest bıraktı. Semra Özal bu durumu Kanal 6 da red etti. Uğur Çakıcı’da ilk günlerde Semra Özal’a destek amaçlı, arayan kişinin Semra Özal olmadığını söyledi ama daha sonra bu kişinin o olduğunu açıkladı.

 

1 Kasım 1994 ‘te İstanbul 7.Ağır Ceza Mahkemesi’nde Uğur Kılıç tanık sıfatıyla şok açıklamalar yaptı ve bir anda ülke gündemine düştü.  4 Kasım 1994 ‘de ise Çakıcı’nın açtığı boşanma davası sonuçlandı ve Alaattin Çakıcı ve Uğur Kılıç çifti şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşandılar.

 

Kızının Ölümü

 

Alaattin Çakıcı, eski eşi Uğur Kılıç’ın lezbiyen ilişkileri olduğuna dair, Dündar Kılıç ile yaptığı bir telefon görüşmesinin kaydını medyaya yaydı. Kasette Dündar Kılıç’ın, Alaattin Çakıcı’ya kızının lezbiyen ilişkilerde bulunduğunu, namusun temizlenmesi gerektiğini, Çakıcı’nın kızını öldürtmesi gerektiğini söylediği iddia ediliyordu. Uğur Kılıç bu duruma çok sinirlenmiş, bu konu hakkında birkaç medya kuruluşuna röportaj vermişti. Bu dönemde Alaattin Çakıcı, Uğur Kılıç’ı Uludağ’a davet etti. 20 Ocak tarihi hem Alaattin Çakıcı’nın hem de Uğur Kılıç’ın oğlu Onur’un doğum günüydü. Uğur Kılıç babasına söylemeden Uludağ’a helikopterle gitti. Saat 15.30 sıralarında Uğur Kılıç yalnız başına bara doğru gittiğinde, eski şöförleri Abdurrahman Keskin’le karşılaştı. “Burada ne işin var?” dediği anda şöför ikisi göğsüne, birisi omzuna olmak üzere üç yerinden burarak Uğur Kılıç’ı öldürdü. Dündar Kılıç kızının cenaze namazına katılmadı. Toprağa verilirken de uzaktan izlemekle yetindi. Abdurrahman Keskin 6 Nisan 1995 de ömür boyu hapis cezası aldı.

 

Susurluk Kazası

 

3 Kasım 1996 tarihinde meydana gelen Susurluk kazası ile TBMM kararı ile kurulan Susurluk Komisyonu, Ankara’ya gelemeyecek olan bazı tanıkların dinlenmesi için bir süre İstanbul’da da çalışmalarını yürüttü. Bu isimlerden birisi Dündar Kılıç’tı.19 Şubat 1997 Çarşamba günü Dündar Kılıç torunu Onur Özbizerdik ile Dolmabahçe’ye ifade vermeye gitti. Torununu arabada bırakarak 4 saat boyunca komisyona ifade verdi.

 

Yeni Bir Acı

 

Kızını yitiren Dündar Kılıç 1 Mayıs 1997 ‘de ikinci bir darbe daha aldı. Kılıç’ın büyük oğlu Cenk, Türkçe Bar’da Alaattin Çakıcı’nın adamlarından Ferit Aslan’ı vurdu. Kızını yitiren Kılıç için oğlunu da hapse göndermek çok acı olmuştu.

 

Son

 

30 Temmuz 1999 günü sabah karşı altıda kalp fonksiyonları duran Dündar Kılıç, ambulansla Silivri Millet Hastahanesi ’ne kaldırıldı. Ambulansta kalp masajıyla hayata döndürüldü. Solunum yetmezliği, anfizem ve boğazındaki nodül nedeniyle durumu yeniden ağırlaşan Dündar Kılıç, 2 Ağustos’ta Amerikan Hastahanesi’ne nakledilerek destek aygıtına bağlandı. Dündar Kılıç 10 Ağustos 1999 günü 64 yaşında vefat etti. Vefat haberini bazı gazeteler ‘SON KABADAYI’ manşetiyle okuyucularına duyurdular. Cenaze merasiminde yer altı dünyasının ünlü isimleri bir araya gerldiler.  Cenazede arama yapan polisler 20 kişiyi ruhsatsız tabanca taşımak suçundan gözaltına aldılar. Cenaze namazını kıldıran hoca efendinin son sözü ‘Dündar Ağabeyin Ruhuna El-Fatiha’ oldu.

 

Dündar Kılıç 64 yıllık hayatının kendi hesabına göre 21 yıl 4 ayını cezaevlerinde geçirmişti. Yani bu ömrünün üçte birine denk gelmektedir.  Hangi cezaevlerinde yattığı sorulduğunda ise anımsayabildikleri; Ankara Merkez, Ayaş, İzmit, Toptaşı, Paşakapısı, Sultan Ahmet, Davutpaşa, Alemdağ, Kartal Maltepe Askeri Cezaevi, Sağmalcılar, Selimiye Askeri Cezaevi, Kabakoz, Tekirdağ, Ankara Mamak Askeri Cezaevi ve Diyarbakır Askeri Cezaevi…

 
   
Bugün 17 ziyaretçi (20 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol