Ergenekon’la ilgili süreç işliyor.
Bir biri ardına tutuklamalar devam ediyor.
Operasyona kimileri derin çete ayıklaması, kimileri de TSK’ya karşı psikolojik harekat yorumunu getiriyor.
Kuşkusuz en doğru kararı verecek olan yargıdır.
Ancak ne hazindir ki tutuklananlar aylardır hakimin karşısına bile çıkarılmıyor.
Bu tablo, operasyonun belli bir amaca matuf olarak yapıldığı iddialarına yol açıyor.
Öyle ya suçlu olmakla itham ettiklerinizi yargının karşısına çıkarmayıp aylarca bekletmenin başka izahı olabilir mi?
CHP ile MHP bu olayda eşyanın tabiatı gereği tepki vermeyerek ve konuyla arasına mesafe koyarak suskunluk içinde.
Keza, AKP güdümünde olmayan medya da işin farkında olsa da yine de ihtiyatı elinden bırakmıyor.
Öyle olunca da Ergenekoncu ilan edilenlerin vurun abalıya misali üstüne gidiliyor. Oysa evrensel hukukta suç ispatlanıncaya kadar kişi suçsuzdur.. Biz de bütün bunları bu kuralın gereği olarak yazıyoruz.
Ne yalan söyleyeyim bütün bunları gördükten sonra ben de Ergenekon operasyonunun TSK’ya karşı düzenlenmiş bir psikolojik harekat olduğuna inananlar tarafındayım..
Hayır varsa bir suç, suçluyu asla övmeyiz ama Ankara’daki benzer operasyonun yargılaması sonucundan hareketle kuşkularımız var.
Peki bu kuşkuların kaynağı mı?
AKP’nin kendine tek rakip olarak gördüğü TSK’yı etkisizleştirmek istediği sır değildir.
Bu parti mensuplarının AB baronlarına, bize kapınızı kapatırsanız askerler ihtilal yapar dediğini hepimiz biliyoruz.
Dahası, AKP ile beraber ona yandaş kalemşorların 2003’den itibaren TSK’nın imajını kırma bağlamında ardı ardına toplanıp stratejiler belirledikleri de vakıadır.
İşte geçmişte yapılan bu toplantıların bir tanesinden bir enstantane:
Yer: Bahçeşehir Üniversitesi sahibi Enver Yücel’in Beşiktaş’daki ofisi.
İslamcı ve liberal imajlı 50’ye yakın isim bir araya geliyor.
Aralarında Eser Karakaş, Fehmi Koru, Ali Bulaç, Mehmet Metiner, Gülay Göktürk, Can Paker, Ali Bayramoğlu, Etyen Mahçupyan, Asaf Savaş Akad, İbrahim Betil, Şahin Alpay, Kürşat Bumin, Nesrin Nas ve Celal Doğan gibi isimlerin de bulunduğu aydınlar AKP’nin konumu ve AB olayındaki samimiyetini uzun uzadıya tartışıyor.
Katılımcılardan bazıları AKP’nin takiye yaptığını söylemesiyle Gülay Göktürk ayağa kalkıp şöyle bir değerlendirme yapıyor:
“-Ben AKP’nin takiye yaptığına inanmıyorum. Velev ki takiye yapsa bile AKP’yi desteklemeye mecburuz çünkü AB’ye ancak AKP ile girebiliriz.. En önemlisi bakın arkadaşlar çok önemli bir şey söyleyeceğim...”
Gülay Göktürk devam ediyor:
“-En önemlisi AKP iktidarına destek askeri etkisizleştirmeye destektir. Gerçek demokrasiye destektir. AKP’ye sadece askeri etkisizleştirme gayretleri sebebi ile bile destek verilebilir. AKP ile TSK’nın etkisizleştirilmesinde hepimiz aynı noktada isek oyun bozanlık yapmamalı, yola devam etmeliyiz. Türban ve benzeri şeyler ayrıntıdır. Esas konu Askeri, Batıdaki türden bir kimliğe çekmektir. AB de bunu istemektedir. Bizim yapacağım şey TSK’nın imajını kırmak için strateji belirlemek ve AKP ile bu konuda kol kola girmek olmalıdır..”
Gülay Hanımın bu sözlerine İslamcılar hararetle destek olurken bazı isimler itiraz etti ancak sonuçta mutabakat sağlandı.
Peki dün o toplantıdaki katılımcılardan birinden dinlediğim geçmişteki bu buluşmayı yazma gereğini niye mi duydum?
AKP iktidarı ile beraber TSK’nın imajına karşı topyekûn bir taarruzun başlatıldığını ortaya koymak için.
Bu ve benzeri çok şeyi yan yana getirdiğimde Ergenekon olayının askeri çökertmek için belirlenen stratejilerden biri olup olmadığını düşünmüyor değilim.. En iyisi bağımsız yargıyı beklemek...
+++++
YORUMSUZ
Abdulhadi Özışık’ın açıklaması
Adının Abdul kısmını her ne hikmetse gizleyip kullanmayan Abdulhadi Özışık’ın avukatı aracılığı ve gerçek ismiyle gönderdiği açıklamayı meslek etiği çerçevesinde yorumsuz olarak yayınlıyoruz. 1)Müvekkilim ilkokul mezunu değildir. Ortaokulu da dışarıdan bitirmemiştir. (Peki nereyi bitirdi?) 2)Müvekkilim Günaydın ve Meydan’da faks sorumlusu değil muhabirdi. 3)Müvekkilim çaycı değil, Yeni Günaydın’ın Ankara muhabiriydi. 4) Müvekkilim Abdulhadi Özışık Yeni Günaydın’ın kapanması ile BTV’de çalışmış ve daha sonra Sağduyu gazetesine geçmiştir. 5) Müvekkilim İnternet haberi kurmuş ve Star’da yazı yazmaktadır. 6) Gazete dağıtıcılığı ve çaycılık ayıp bir meslek değildir. 7) Abdulhadi Özışık kimsenin himmeti ile bir yere gelmemiştir..
Müvekkilim Süleyman Soylu’ya basın danışmanlığı yapmıştır.
NOT: Gönderilen açıklama bu... Ancak ben sorduğum sorulara cevap alamadım, onları bekliyorum... Hedef saptırarak o soruları unutturamazsın.. Sorduğum 14 soruya cevap ver, cevap...
+++++
YAZIK...
Milletvekillerine gazi kıyağı ayıbı!
Türkiye’de siyaset kurumu işte bunun için güven vermiyor. Siyaset bu gibi tutumlarla maalesef artık köşe dönme ya da statüye erişme olarak görülüyor. Kuşkusuz bu imajda vekillerin de katkısı var. Milletvekilleri her olayda adeta kendi imajlarına kurşun sıkıyor. İşte son örnek sağlık sigortasında sadece gazilere sağlanan ayrıcalığa ortak olma hadisesidir. Vekiller yüzde 50 emekli aylığı artışı ve temsil tazminatı olmadı, bari gazi ayrıcalığı olsun dediler ve imajlarına bir kere daha darbe vurdular. Ne demek gazi statüsü!. Gazilik bu ülke için vuruşan kahramanlara verilen payedir, onlara sağlanan ayrıcalık vekillere nasıl tanınır!.. Ne yani bu ülkenin 10 küsur milyonu günde 1 dolar cıvarında bir parayla ile geçiniyor iken ayda 4 milyar emekli maaşı milletvekiline nasıl yetmez? Yapılan ayıptan da ötedir..Yazıklar olsun..
+++++
ZOKA...
MB ile hükümetin kayıkçı kavgası!
Hükümet güya faizlerin düşürülmesini istiyor ve MB Başkanı Durmuş ile kavga ediyor.. Yok böyle bir şey.. Bülent Gedikli’den Zafer Çağlayan’a kadar pek çok AKP’linin MB Başkanına hücumu kayıkçı kavgasından başka bir şey değildir.. Tamam Durmuş Yılmaz bu işten fevkalade sorumludur da hükümet de bunun dışında değildir. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir Merkez Bankası hükümete rağmen bir tavırda bu biçimde ısrarlı olamaz. .Olamaz zira işin siyasi sorumluluğu hükümettedir. Bu durum Türkiye için de aynıdır. Türkiye’de Durmuş Yılmaz’ın hükümete ve onun güçlü Başbakan’ı Tayyip Erdoğan’a rağmen bir şey yapabileceğine kimseyi inandıramazsınız. Hadise AKP’nin kurnazlığıdır ve ateşin önüne MB Başkanı Durmuş Yılmaz’ı atmasıdır.. İlginçtir Yılmaz bu zokayı yutuyor veya bilerek ya da bilmeyerek hükümete adeta siper oluyor.